top of page
  • Avukat

Yargıtay Kararlarındaki Güçlü Delil Kavramı




GÜÇLÜ DELİL


Türk hukuk sistemimizde karma delil sitemi benimsenmiştir ve bu sebeple de deliller hukuk sistemimizde 2’ye ayrılmaktadır. Bunlar kesin deliller ve takdiri delillerdir. Fakat bir de hukuk sistemimiz de mevcut olmakla birlikte Yargıtay’ın yaygın uygulaması neticesinde ortaya çıkmış olan güçlü delil kavramı söz konusudur. Bu kavram aslında takdiri delil ile ispatın mümkün olduğu hallerde ispat için kullanılan bu takdirin delilin ispat faaliyeti açısından kuvvetini ifade etmektedir. Güçlü delil kavramı için, kuvvetli delil, kuvvetli takdiri delil, önemli delil gibi kavramlar da kullanılmaktadır.[1]


Yargıtay 11. Hukuk dairesi 2017 yılında vermiş olduğu bir kararda güçlü delil kavramını şu şekilde tanımlanmıştır: “Güçlü delil ile kastedilen, delilin hakimi inandırma gücü ile ilgilidir. Bu sebeple güçlü delil ile anlatılmak istenen, kesin delil olmadığı için hakimin bağlı olmayacağı ve takdir hakkının bulunduğu, ancak takdiri delil olarak değerlendirilirken de hakimi inandırma gücünün yüksek olduğu bir durumdur.”[2]


Yargıtay kararlarında güçlü delil, takdiri bir delil olarak ifade edilmektedir.[3] Fakat Yargıtay’ın bu şekilde kabul etmesine karşın güçlü delil hukuk sistemimizde mevcut bulunmadığı için doktrindeki yazarlar tarafından bu husus tartışmalı bir hale gelmiştir ve birçok görüş ortaya konmuştur.


Bir görüşe göre güçlü delil takdiri delil olarak kabul edilmekte iken bir başka görüşe göre kesin deliller ile takdiri deliller arasında kalan bir delil türüdür. Bazı yazarlara göre Yargıtay yeni bir delil türü ortaya koymamıştır. Söz konusu bu takdiri delil varken aksi yönde karar verilmesinin iyi gerekçelendirilmesi gerekmektedir.[4] Diğer bir görüşe göre ise güçlü delil, kesin delil ve takdiri delilden ayrı bir delil türü değildir, burada kastedilen şey güçlü delilin hâkimi inandırma gücüyle ilgili olmasıdır.[5] Yine bir diğer görüşe göre medeni usul hukukumuzda güçlü delil adı altında bir delil kategorisi yoktur. Taraflar için kesin hüküm teşkil eden bir karar, taraflardan biri ile üçüncü bir kişi arasında görülen başka davalarda sadece takdiri delil oluşturur; fakat bu takdiri delil, hayat tecrübelerine göre, hâkim tarafından önemle değerlendirilmesi gereken ispat gücü (delil değeri) yüksek, kuvvetli bir takdiri delildir.[6] Mesela güçlü bir karine teşkil eden şeyin çürütülebilmesi yine ancak güçlü deliller ile olacaktır. Baskın olarak kabul edilen görüş güçlü delilin kuvvetli takdiri delil olduğudur.


Yargıtay’ın güçlü delili nasıl değerlendirdiğine gelecek olursak farklı kararlarında güçlü delil ile ilgili farklı özelliklerine işaret etmektedir. Ne yazık ki bu kavramı Yargıtay meydana getirmiş olmasına rağmen güçlü delilin özelliklerin tam bir şekilde ortaya konduğu bir karar mevcut değildir. Kesinleşen kararların taraflar ve halefleri yönünden bağlayıcı olduğu fakat taraf olmayan kişiler yönünden ise güçlü delil niteliğinde olduğu dile getirilmiştir.[7] Taraflar arasında aynı ya da benzer konuda kesinleşmiş olan bir hüküm ve burada saptanan maddi olgular, daha sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklarda dava konusu, dava sebebi ve tarafların aynı olmaması nedeni ile kesin hüküm oluşturmasa dahi, güçlü delil oluşturabilir.[8] Yargıtay bu durumu bir kararında şu şekilde ifade etmiştir: “Sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir.”[9] Yargıtay burada birtakım kriterler getirmiştir. Örneğin bir davanın güçlü delil olabilmesi için davadaki isteklerin dikkate alınmış olması gerekmektedir aksi takdirde kararın güçlü delil vasfı ortadan kalkacaktır. Yine bir diğer örnek ise Yargıtay, bazı kararlarında kesin hükmün üç unsuru birlikte bulunmadığı takdirde, ilk hükmün ikinci davada kesin hüküm oluşturmasa da “güçlü delil” oluşturduğu görüşündedir. Nitekim aynı taraflar arasında kesin hüküm hâlini alan kira tespitine ilişkin karardan sonra açılan “menfi tespit ve istirdat davasında”, kira bedelinin tespitine ilişkin kesin hükmün güçlü delil niteliğinde olduğunu açıklamıştır. Örneğin, “Buna karşılık, taraflar arasında aynı ya da benzer konuda kesinleşmiş olan bir hüküm ve burada saptanan maddi olgular, daha sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklarda yukarıda açıklanan koşulların üçünün aynı anda bulunmaması nedeni ile kesin hüküm oluşturmasa bile güçlü delil oluşturabilir.[10]


Yukarıda hukukumuz da delillerin kesin delil ve takdiri delil olarak 2’ye ayrıldığına değinmiştim. Kesin delil sisteminde nelerin delil olarak kullanılabileceğinin çerçevesi net bir şekilde çizilmiştir, ispat ölçüsü objektiftir ve hakimin takdir yetkisi kaldırılmıştır. Oysa takdiri delil de bütün vakıaların delil ile ispat edilebilmesi mümkündür ve hakimin deliller açısından takdir yetkisi mevcuttur. Takdiri delillerin bir kısmı Hukuk Muhakemeleri kanunumuz da belge (senet ve ilam hariç), tanık, bilirkişi, keşif olarak sayılmıştır fakat HMK’nın 192’nci maddesinde kanunun açıkça belirli bir delil ile ispatı zorunlu görmediği hallerde kanunda düzenlenmemiş delillere de başvurulabileceğinden söz edilmiştir. Bu sebeple takdiri delillerin az önce saydıklarımızdan ibaret olmadığını söylemek mümkündür. Dolayısıyla kanımca güçlü delilleri de bu kategoriye dahil etmek makuldür. Keza Yargıtayca güçlü delil hakimi inandırma gücü ile ilgilidir aslında yani hakimin takdir hakkı ile ilgilidir. Çünkü hakimin takdir hakkının söz konusu olmadığı bu durumlarda bu inandırmanın gerçekleştirilebilmesi mümkün değildir. Tam da bu sebeple aslında Yargıtay kabulüne göre güçlü delil bir kesin delil olmadığı için hakim bununla bağlı değildir ancak takdir hakkı mevcuttur ve hakimi inandırma gücünün yüksek olduğu bir takdiri delildir. Yerleşik Yargıtay görüşüne göre güçlü delilin aksinin ispatı ancak daha güçlü deliller ile olmaktadır. Yargıtay’a göre, kamulaştırma bedelinin artırılması davalarında, diğer paydaş tarafından aynı konu ve vakıalara dayanılarak açılan ikinci davada; ilk karar, taraflar farklı olduğu için güçlü delil oluşturur.


Güçlü delil, kesin hüküm niteliğinde bulunmadığından, açılan ikinci davada gerekli olan keşif yapılmalıdır. Yine, aynı taşınmazın bir diğer paydaşınca, davadan kısa bir süre sonra açılan davada, önceki davada aynı değer biçme günü itibariyle belirlenen ve kesinleşen değer, güçlü delil niteliğindedir. Bu konuyla ilgili bir başka kararda, aynı değerlendirme yılında verilmiş bulunan kararlarda, belirlenen miktarların güçlü delil özelliği kabul edilmekle birlikte, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadan, diğer delillere başvurulmadan hüküm verilmemesi hususu vurgulanmıştır.[11] Bazı Yargıtay kararlarına göre resmi belgeler kararın verilmesinde rol oynarlar, güçlü delil özelliğine haizdir. İstihkak davalarında mülkiyet karinesinin çürütülmesinin güçlü deliller mümkün olduğu birçok Yargıtay kararına konu olmuştur. Yargıtay’a göre, güçlü delilin varlığında, başvurulabilecek tanık delili ve diğer delillerin, güçlü delilin etkisini kaldıracak nitelikte olması gerekir.[12]


Özetle aslında güçlü delil kavramı hukuki bir dayanaktan yoksun olduğu için Türk hukuk sisteminde güçlü delil diye bir kavram mevcut değildir. Fakat takdiri deliller hukukumuzda tadadi olarak sayılmıştır. Bu çıkarıma HMK 192’de zikredilen “kanunda düzenlenmemiş deliller” ifadesinden ulaşmak mümkündür ve bu ifade güçlü delili takdiri delil kategorisinde değerlendirebilmek için bize dayanak oluşturmaktadır keza Yargıtay tarafından yaygın olarak kabul edilen görüşe göre de güçlü delil, takdiri bir delildir.

[1] Okumuş, Nagehan. “Medeni Usul Hukukunda özel hüküm sebepleri (Kanunda düzenlenmemiş takdiri deliller).“ Atatürk Üniversitesi, 2010, https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=V6VdGf2QvbWfIO_wiLLu3Q&no=vRnzdl-8LxzO5_j8u5fsUA s. 25 [2] 11. Hukuk Dairesi, E. 2016/13642, K. 2017/5996 [3] Yargıtay 1.HD., T. 17. 12. 2003, E. 13238, K. 13710 [4] Kale, S , Keser, S . (2016). MEDENİ YARGILAMA HUKUKUNDA DELİL SİSTEMİ . Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi , Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi-Hukuk Araştırmaları Dergisi 2015/2 Sayısı, s. 715 [5] KALE/KESER s. 715 [6]KALE/KESER, s. 715 [7] 16. HD., E. 2003/7646 K. 2003/6966 T. 4.7.2003 [8] HGK., E. 2009/386, K. 2009/555 T., 25.11.2009 [9] HGK., E. 2017/2110, K. 2018/1354 T., 25.9.2018 [10] Pekcanıtez H./Atalay O./Özekes M., Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2013, s. 849 [11] Akcan, R . (2004). Yargıtay Kararlarındaki “Güçlü Delil” Kavramının Hukuki Niteliği, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , s. 13 [12] AKCAN, s. 17

198 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page