top of page
  • ilaydaliyee

Avrupa Birliği Göç Politikası ve Sınır Kontrolü


Ankara Göç Avukatı
Ankara Göç Avukatı

Göç konusunda uluslararası hukuk ve Avrupa Birliği hukukunda tek bir düzenleme bulunmamaktadır. Göçe dair ülkeler bir araya gelerek bağlayıcılığı olan yeknesak bir düzenleme konusunda mutabık olamamışlardır. (1) Bu sebeple günümüzde göç konusunda tüm dünya ülkelerini bağlayıcı nitelikte bir uluslararası sözleşme yoktur. Ülkelerin göç konusunda ortak bir uzlaşma sağlayamamalarının temel nedeni egemenlik yetkilerine müdahale edilmesini istememesi oluşturmaktadır. (2) Göç konusunda yeknesak bir düzenlemenin var olması devletlerin egemenlik yetkisinden taviz vermesini de gündeme getirir. Dolayısıyla egemenlik yetkisine müdahalenin en aza indirgenmesine dayalı olarak göç konusunda ülkeler kendi politikalarını uygulayarak iç hukuklarında buna dair düzenlemeler yapmayı tercih ediyorlar. Bu bakımdan devletler, süjelerin yetkilerini düzenlemede mahfuz yetkiye sahiptir. Kimlerin kendi vatandaşları olmasına yönelik şartları düzenlemek ve ülkesinde bulunan yabancılara tanıyacağı haklar bakımından münhasır yetkiye sahiptir. Örneğin Türk hukukunda AY.m.12 gereği herkes ifadesi ile yabancı ve vatandaş ayrımı gözetilmeksizin temel hak ve hürriyetler bağlamında eşitlik prensibi gözetilmiştir. (3) AY.m.16 gereği de yabancıların söz konusu bu haklarının tek sınırını milletlerarası anlaşmalar oluşturacağına dair düzenleme yapılarak yabancıların temel haklar ve hürriyetleri bakımından temel prensip getirilmiştir. (4)


Avrupa Birliği’nin (5) ilk ortaya çıkmasında göç ele alınmamış olup kurucu antlaşmalara yapılan değişiklik sözleşmeleri neticesinde Avrupa Birliğinde de göç konusu önemli ve çeşitli düzenlemelerle ele alınmıştır. Söz konusu bu düzenlemeler Avrupa Birliği ülkeleri bakımından kapsayıcı ve bağlayıcı nitelikte olacaktır. Avrupa birliğinin göçe ilişkin düzenlemelerindeki nihai hedef Avrupa Birliği sınırlarının korunmasıdır. Avrupa Birliğinde göçe ilişkin yetkiler ve düzenlemeler kurucu antlaşmalarda belirlenmiş olmasına karşın ikincil tasarrufları ile de vize, sınır kontrolleri ve düzenli göç gibi konular hakkında çıkarttığı tüzük, direktif ve kararlarla da ayrıca düzenlemektedir. (6) Avrupa Birliğinde üye devlet vatandaşlarının birlik içinde güvenli ve serbest dolaşımı için göç konusuna büyük önem atfedilmiştir. Bu kapsamda Avrupa Birliğine üye olmayan devletlerle arasında geri kabul antlaşmaları yaparak sınırlarına yasa dışı giren yahut yasa dışı hale gelen göçmenleri Avrupa Birliğinden göndererek düzensiz göçle mücadele etmektedir. Avrupa Birliği göçe ilişkin önemli düzenlemeler yapmakla birlikte üye olmayan devletlerle yaptığı antlaşmalar neticesinde de göç konusunu detaylı bir şekilde ele almıştır. Ancak Avrupa Birliğinde de uygulanan göç politikası yeknesak bir düzenlemeye bağlı olmayıp çeşitli sözleşmeler ve kurallar neticesinde uygulanıla gelmektedir.


Bu çalışmamızda Avrupa Birliği’nin kurucu antlaşmalarında göçün ele alınışı, kapsamı ve içeriği üzerinde durulacak olup bu kapsamda ikincil tasarruflar neticesinde sınır kontrollerini nasıl sağladığı üzerinde durulacaktır. Göç kavramından da içe olan göç değil dışa göç kavramı anlaşılacak olup göç ifadesi çalışmamızda bu anlamda kullanılacaktır. İltica ve düzenli göçe yönelik çıkarılan ikincil tasarruflar bu çalışmada ele alınmamıştır.


I. GÖÇ

1. Terminoloji


Avrupa Birliği hukukunda göç konusu değişiklikler neticesinde AB hukukunda önemli yer edinmektedir. Ancak söz konusu bu düzenlemelerden evvel bazı kavramların mahiyetinin iyi kavranması gerekir. Bu sebeple ilk olarak göçün izahının, kapsamının ne olduğunun bilinmesi gerekir. Vatandaşı oldukları ya da yaşadıkları ülkeden siyasi, ekonomik, sosyal sebeplerle ayrılan kişilerin yerleşmek üzere başka bir ülkeye gitmeleri göç olarak tanımlanır. (7) Söz konusu bu tanım göçün uluslararası niteliğine dairdir. Başka bir anlatımla kişilerin bulundukları ülkeden çeşitli sebeplerle ayrılması ve başka bir ülkede yaşamaya başlaması göç olarak ifade edilir. Kişilerin hayatlarını devam ettirdikleri ülkeden ayrılması zorunluluk olabileceği gibi zorlama olmaksızın isteğe bağlı da gerçekleşebilir.


Kişilerin yaşadıkları ülkedeki koşullar sebebiyle o ülkede hayatlarını idame ettirmeleri beklenmedik derecede imkansız hale gelmişse başka ülkeye yerleşmek amacıyla gitmeleri zorunlu göçtür. (8) Eğer bu zorunluluk ülkeden gitmelerine dair bir baskı neticesindeyse o halde zorlama göçten bahsederiz. Aksine kişiler herhangi bir zorunluluk yahut baskı olmaksızın kendi istekleri doğrultusunda hayatlarını devam ettirecekleri ülkeyi değiştirebilirler bu kapsamda yapılan göç ise gönüllü göç olacaktır. (9) Kişiler tek başına yahut ailesiyle yaşadıkları ülkeden başka bir ülkeye yerleşmek maksadıyla gidebilirler bu göç ise bireysel göç olarak isimlendirilir. Bunun yanı sıra çok sayıda insanın aniden yer değiştirmesi söz konusu olabilir böyle bir durumda da kitlesel göç mevcuttur. (10) Dolayısıyla göç kişi sayısı bakımından ve göçün konusu bakımından çeşitli ayrımlara tabi tutulmaktadır.


Göçe dair yapılan ayrımların en önemlisini yasal ve yasadışı göç kavramı oluşturmaktadır. Söz konusu ayrım yapılan ikincil tasarruflarla ve 3. ülkelerle imzalanan anlaşmalar neticesinde düzenlenmiştir. Yasal göç ve yasadışı göç ayrımı kişilerin yaşamayı hedefledikleri ülkenin kurallarına uygun olarak ülkeye girip girmemeleri hususunda toplanmaktadır. Yasal göç yahut düzenli göç kavramı hedef ülkenin giriş kurallarına uygun olarak sınırları geçmeleri, o ülkenin kurallarına uygun çalışmaları yahut yaşamalarıdır.11 Düzensiz göç yahut yasadışı göç ifadesi ise hedef ülkenin ülkeye giriş kurallarına aykırı olarak ülkeye girmeleri halinde ya da o ülkenin giriş kurallarına uygun şekilde girmiş olmalarına rağmen daha sonradan yasadışı hale gelmeleri halinde düzensiz göç söz konusu olur.12


Avrupa Birliği’nde göçün ele alınışına yönelik düzenlemelerden evvel terminolojisinden bahsederken dikkat edilmesi gereken bir diğer kavram ise AB’de yabancı devlet vatandaşının 3. ülke vatandaşı olarak tanımlanmasıdır. O halde AB’ye üye olmayan devlet vatandaşları Avrupa Birliği hukuku bakımından 3.ülke vatandaşları olarak nitelendirilmektedir. 13


II. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE GÖÇÜN ELE ALINIŞI

1. Avrupa Birliği Ekonomik Entegrasyonunun Kuruluşu


Ortak pazar kurulması düşüncesi AB’nin kurulmasının temelini oluşturur. Avrupa devletleri bir iç pazar kurarak ekonomik bütünleşmenin sağlanması hedeflemektedir. Bu hedef Avrupa Birliği’nin oluşumundaki temel saiktir.14 Birliğe dahil olan üye devlet vatandaşlarının birliğe üye bir başka ülkeye istihdam edilmesi, iş kurması ya da hizmet alması amacıyla serbest dolaşımı sağlanmaya çalışılmıştır.15 Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin temel kuruluş amacı üye devletler arasında ekonomik hareketliliğin sağlanmasına yöneliktir. Avrupa Birliği’nde göç konusu bu sebeple ilk olarak iç göçe yönelik başlamıştır. Avrupa Birliği’ne üye devletler arasında vatandaşlarının serbestçe dolaşımını hedefleyen kuruluş amacı esas itibariyle iç göç olarak nitelendirilir.16 Bu ekonomik topluluğu kuran antlaşmalar ise üç tanedir. Bunlardan ilki 1951 tarihli Avrupa Kömür Çelik Topluluğunu Kuran Paris Antlaşmasıdır.17 Diğer bir antlaşma ise 1957 tarihli Avrupa Atom Enerjisini Kuran Roma Antlaşması ve akabinde yapılan son antlaşma ise Avrupa Ekonomik Toplulukları Antlaşmasıdır.18 Anılan bu antlaşmalar Avrupa Topluluğunu oluşturan kurucu antlaşmadır. Avrupa topluluğunu bir araya getiren temel sebep ekonomik bütünleşme olmuştur. Günümüze kadar Avrupa Birliği çeşitli konularda antlaşmalar yaparak kapsamını genişletmiştir. Yukarıda ifade edilen kurucu antlaşmalara değişiklik getiren değişiklik antlaşmalar Tadil Antlaşmalardır.19 Bu değişiklik antlaşmaları 1950’li yıllardan günümüze kadar olan globalleşmeye cevap vermek amacıyla gerçekleştirilir. Tadil Antlaşmalar Avrupa Birliği’nin kapsamını ve sınırlarını genişleten anlaşmalardandır. Söz konusu bu antlaşmalar sırasıyla Maastricht Antlaşması, Amsterdam Antlaşması, Lizbon Antlaşmasıdır.


2. Maastricht Antlaşması


Avrupa ülkeleri arasında bir birlik oluşmasının temel sebebini ekonomi oluşturmaktadır. Bu sebeple topluluğa üye devlet vatandaşlarının ekonomik amaçla serbest dolaşımı koruma altına alınmış, kurucu antlaşmalarla buna dair düzenlemeler yapılmıştır. Ancak globalleşen dünyaya cevap vermek amacıyla topluluğun kurulma amacına binaen ek konuların da amaçları arasında yer edinmesi ihtiyacı doğmuştur. Bu sebeple kurucu antlaşmalara değişiklik yapacak ek konuları düzenleyecek antlaşmalar ortaya çıkmıştır.


Maastricht Antlaşması20 tadil bir antlaşmadır. Birliğin ekonomik entegrasyonuna siyasal bütünleşme amaçlarını getirmiştir. Bu sebeple de Maastricht antlaşmasında amaçlar arasında bir sütün sistemi düzenlenmiş ve her bir sütun bakımından gözetilecek ilke ve esaslar ayrıca düzenlenmiştir. Bu kapsamda ilk sütunu ekonomik entegrasyon sütunu oluşturmaktadır. İkinci sütun ortak dış ve güvenlik sütunu iken son sütun ise adalet ve iç işlerinde işbirliği sütunudur.21 Böyle bir sütunlu yapı oluşturularak Avrupa Birliği’nin kurulmasının temelini oluşturan ekonomik entegrasyona ek amaçlar kazandırılmış söz konusu bu amaçlar bakımından da sütunlu bir sistem dahilinde düzenlenmesi öngörülmüştür.


Ekonomik entegrasyon saikiyle kurulan bu topluluğa yeni amaçlar edindirilmesi topluluğun dünya üzerinde daha da büyümesi ve söz sahibi olmasını sağlamıştır. Maastricht Antlaşmasıyla birlikte ekonomik bütünleşme için toplanan bu topluluğa artık Avrupa Birliği denilmiştir.22 Başka bir anlatımla anılan antlaşma ilk defa Avrupa Birliği ifadesini kullanmıştır. Hal böyle olunca ilk kez Avrupa Birliği vatandaşı kavramı da antlaşma da yerini almıştır. Bu kavramın getirdiği sonuçlar bakımından bu kişiler artık saikleri ekonomik olmasa da Avrupa Birliği içerisinde serbest dolaşım hakkına sahip olmuştur.


Avrupa Birliği’ne başkaca amaçların kazandırılmasıyla göç konusu da bu amaçlar kapsamına dahil edilmiştir. Avrupa Birliği’nde göç ikiye ayrılarak ele alınmaktadır. İç göç; Avrupa Birliği’ne üye devlet vatandaşının başka bir üye devlete herhangi bir saikle yaptığı göçtür. Dış göç ise AB üyesi olmayan ülke vatandaşı kişilerin Avrupa Birliği ülkelerine yerleşmek, hizmet almak, hizmet vermek amacıyla gelmeleridir.23 Avrupa Birliği’nde üye devlet vatandaşı olmayan kimseler 3. devlet vatandaşı olarak ifade edilmektedir. Ancak bazı devletlerle yaptığı antlaşmalar neticesinde Avrupa Birliği’ne üye olmasa dahi o devlet vatandaşlarının 3. devlet vatandaşı olarak anılamayacağı düzenlenmiştir. Bu bağlamda Norveç, İzlanda ve Liechtenstein vatandaşları 3. ülke vatandaşları olarak kabul edilmez. 24 Ancak Avrupa Birliği üye ülkeler arasında kalan komşu küçük ülkeler bakımından üye devlet olmasalar da 3. ülke vatandaşı olarak anılıp anılmayacağı sorusu gündeme gelebilir. Söz konusu bu ülkeler bakımından yukarıdaki örneklerde olduğu gibi aksine bir antlaşma olmaması halinde 3. ülke vatandaşları olarak anılması gerekecektir. Örneğin Vatikan bu kapsamda değerlendirilebilecek ülkelerdendir.25


Maastricht antlaşmasında oluşturulan 3 sütunlu yapıdan göç konusu 3. sütun olan adalet, özgürlük ve güvenlik sütunu kapsamında düzenlenmiştir. Bu sütun altında düzenlenen konulardan ilki göç olmakla birlikte sırasıyla hukuki konularda adli işbirliği, cezai konularda adli işbirliği, polis işbirliği konuları 3. sütun kapsamında düzenlenen konulardır.26 Göç ise sınır kontrolleri , vize, sığınma, düzenli göç konu başlıklarına ayrılarak ayrıca ele alınmıştır.27 Göçün düzenlendiği 3. sütun bakımından Avrupa Birliği’nin bazı kurumlarının yetkinliği değişmektedir. Bu kurumlardan Bakanlar Konseyi ile Zirve’nin etkinliği göç konusunda daha fazladır. Anılan kurumlar üye devlet menfaatini temsil eder nitelikte olduğundan göç hususunda üye devlet menfaati öncelikli niteliktedir.28 Bunun yanı sıra Avrupa Adalet Divanı’nın göç konusundaki yetkisi neredeyse yok denilecek kadar azdır.29 Ayrıca Maastricht antlaşmasında Avrupa Birliği’nin göçe ilişkin yetkisini düzenleyen hükümler bakımından da bir bütünleşme tam anlamıyla yakalanamamıştır. AB’nin görevli olduğu konuyu belirtmek yerine üye devletlerin göçe ilişkin konularda mütalaa edeceği şeklinde düzenlemeler yapılmıştır. Başka bir anlatımla göç konusunda AB’nin bağlayıcı nitelikteki düzenlemeleri olan tüzük, direktif ya da karar çıkartacağı değil, üye devletlerce gösterilecek ortak tutumdan ya da ortak uygulamalardan bahsedilmektedir.30 Her bir üye devlet kendi arasında göç konusunda milletlerarası sözleşme yapabilecek yetkidedir. Bu da göç konusunda yapılacak olan tasarrufların hukuki mahiyetlerinin belirsizliğini teşkil eder.


Avrupa Birliği hukukunun anayasası yoktur ancak kurucu antlaşmaları anayasa niteliğindedir.31 Maastricht antlaşması ile temel yasama usulü olarak ortak karar usulü benimsenmiştir.32 Ancak bu yasama usulünü her konu bakımından benimsememiştir.


Benimsenmeyen konulardan biri göçtür.33 Göç konusunda alınacak kararlarda danışma usulünün uygulanması gerektiği düzenlenmiştir. Bu usul çerçevesinde göç konusunda yapılacak olanlar düzenlemelerde Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi, Avrupa Parlamentosuna danışarak görüşünü almak mecburiyetindedir.34 Demokrasinin sağlanabilmesi için göç konusunda birliğin menfaatini önceleyen kurumun görüşlerinin yanında bireyin menfaatini önceleyen kurumlara göç konusunda yapılan düzenlemeler hakkında danışılması gerekir. Bu sayede kurumsal denge ve demokratik meşrutiyet sağlanabilir. Sonuç olarak Maastricht Antlaşması ile Avrupa Parlamentosunu ortak karar usulü ile gerçek bir yasama organı haline gelmişken göç bakımından sadece görüşüne danışılmakla yetinilmiştir. Maastricht Antlaşması ile göç konusu hükümetler arası nitelikte düzenlenmekle yetinilmiştir.


3. Amsterdam Antlaşması


1997 tarihli tadil antlaşmalarından biridir.35 Bu değişiklik antlaşması ile Maastricht Antlaşmasında göçün düzenleniş ve göçe ilişkin yasama usulüne dair önemli değişiklikler yapılmıştır. Evvela Maastricht Antlaşmasıyla üçlü sütun sisteminde 3. sütunda bulunan göç 1. sütuna (ekonomik entegrasyon) dahil edilmiştir.36 Bu da 3. sütunda iken birliğin menfaatinin öncelendiği konumdan ulusüstü menfaatin gözetildiği yapıda yer alması sonucu doğurmuştur.37 Söz konusu bu sütun değişikliğiyle birlikte Avrupa Birliği’nin yasama tasarruflarına ilişkin belirsizlikler netleşmiştir. Bu bağlamda üye devletlerce göç konusunda ortak usuller uygulanacağı düzenlenirken artık AB, göçe dair düzenleme yaparken Tüzük, Direktif, Karardan oluşan yasama türleriyle bağlayıcı nitelikte düzenleme yapabilme yetkisine haiz olmuştur.38 Ayrıca Maastricht Antlaşmasında ABAD’a verilen yetki çok sınırlı iken Amsterdam Antlaşmasıyla söz konusu sınırlamalar büyük ölçüde kaldırılarak ABAD’ın yetkisi arttırılmıştır. ABAD’a göç konusunda verilen yetkiye iki tane sınırlama getirilmiştir. Bunlardan ilki Schengen Müktesebatı kapsamında kişilerin iç sınırlardan geçerken kontrollerin kalkmasına ilişkin alınan önlemlerden kamu düzeni ve iç güvenliğin sağlanması konuları bakımında yetkisiz kılınmıştır.39 Bir diğer yetkili olmadığı alan ise ön karar usulü40 ile ABAD’ a başvurulmasını göç bakımından her bir üye devlet mahkemesinin başvurabilmesini değil de sadece kararlarına karşı kanun yolu kapalı mahkemeler bakımından uygulanabileceğini düzenlemiştir.41 Sonuç olarak Amsterdam Antlaşmasıyla AB’nin göç politikası önemli ölçüde değişikliğe uğrayarak hükümetler arası nitelikte uygulanan göç düzenlemeleri supranasyonel hale getiriliyor.


Avrupa Birliği’nin supranasyonel niteliğe haiz göç düzenlemelerine ilişkin İngiltere, İrlanda, Danimarka için ek protokollerle imtiyazlar getirilmiştir.42 İngiltere ve İrlanda söz konusu düzenlemelere katılma ve uygulama zorunluluğu kaldırılarak aynı zamanda haber verme şartı ile istedikleri tarihte düzenlemelere katılma ve uygulama imkanı getirilmiştir.43 Danimarka yönünden çıkarılan ek protokol gereğince İngiltere ve İrlanda’dan farklı olarak sadece katılma ve uygulama zorunluluğu kaldırılmış olup dilediği vakit uygulayabileceği imtiyazı getirilmemiştir.44 Başta katılmamış olmasına rağmen uygulamak isterse o vakit uluslararası antlaşma yapacağı düzenlenmiştir.


4. Lizbon Antlaşması


2009 yılında düzenlenen Lizbon Antlaşması AB’nin son tadil antlaşmasıdır.45 Lizbon Antlaşmasıyla Avrupa Birliği’nin kurucu antlaşmaların ihtiyaca cevap vermeyen hükümlerindeki yenilikler tamamlanmıştır. Göç bakımından da AB’nin politikası nihai halini almıştır. Maastricht Antlaşması ile oluşturulan üçlü sütunlu yapı tamamen ortadan kaldırılmıştır.46 Bu bağlamda Avrupa Birliği’nin ilk oluşumundan günümüze gelene kadar hedef edindiği konular üzerinde uygulayacağı politika ulusüstü hale gelmiştir. Haliyle göç konusu da tamamen ulusüstü hale gelmiştir. Avrupa Birliği dış sınırların kontrolü, suçun önlenmesi ve mücadelesi gibi konularda uygun tedbirler alarak AB vatandaşlarına iç sınırların kalktığı serbest dolaşmanın sağlandığı özgürlük, adalet, güvenlik alanını tesis eder.47 Göç de bu tesis edilen alan altında ele alınan konulardan biridir. Sınır kontrolleri, vize, iltica ve düzenli göç konularının her biri hakkında ayrıca düzenleme yapılmıştır.


Yapılan bu düzenlemelerde uygulanacak yasama usulü bakımından olağan yasama usulü benimsenmiştir. Bu usul gereğince Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi eşit yetkiyle donatılmış olup alınacak olan karar her iki tarafça kabul edilmediği takdirde işlerlik kazanamayacaktır. Ayrıca ABAD’ın birtakım sınırlamalara tabi yetkisi tam yargı yetkisi tanınacak şekilde değiştirilmiştir.48 Artık göçe ilişkin uyuşmazlıkları kurucu antlaşmalara göre karara bağlayabilecektir. Birlik kurumlarını denetleyerek tasarruflarını yorumlayabilir. 49 Bunun yanı sıra tasarruflardaki boşlukları tamamlayabilecektir. ABAD’a sınırlama yerine özel düzenleme getirilerek önkarar usulüne başvuru tutuklu bir kişinin davasında söz konusu olursa ABAD’ın en kısa sürede karar vermesi gerekliliğine dair özel düzenleme yapılmıştır.50


Lizbon Antlaşmasıyla birlikte ilk defa yetki kategorileri belirlenmiştir. Hangi konuların AB’nin münhasır yetkisi kapsamında olduğu hangi konuların paylaşımlı yetki kapsamında olduğu belirlenmiştir. Göç, paylaşımlı yetki kapsamında düzenlenmiştir.51 Bu yetkiye göre AB ile üye devleler bakımından yetkinin kullanım durumu hasıl olmuştur. Paylaşımlı yetkiye dahil edilen konuda AB’nin evvelinde düzenleme yapmamış olması ya da düzenleme yapmayacağını açıklaması halinde üye devletlerinin düzenleme yapabileceği ifade edilmektedir. 52 Şöyle ki göç konusunun içeriğince ayrılan herhangi bir konu ya da noktada AB düzenleme yapmamış ya da o konuya ilişkin düzenleme yapmayacağını açıklamış olsun o halde üye devletler düzenleme yapabilecektir.


III. AB’NİN GÖÇE DAİR İKİNCİL TASARRUFLARI

1. Genel Olarak


Avrupa Birliği’nin kurucu antlaşmaları anayasa mahiyetinde uygulanır. Yani anayasası yoktur ancak onun kadar etkili nitelik arz eden kurucu antlaşmaları vardır.53 Bu kurucu antlaşmaların uygulanabilmesi bakımından da ikincil tasarruflar yapılmıştır. Lizbon Antlaşması bağlamında Avrupa Parlamentosu ve AB Bakanlar Konseyi’nin göçe ilişkin tasarrufları tüzük, direktif, karar tasarruf türlerinden biriyle yapılmıştır.


Söz konusu bu ikincil tasarruflar arasındaki fark niteliğine dairdir. Avrupa Birliği bir konuyu ne şekilde uygulamak istediğine bağlı olarak yapacağı tasarruflar değişecektir. Tüzükler, bütün üye devletler bakımından bağlayıcıdır. Doğrudan uygulanır. Hükümlerin iç hukuka aktarılması gerekmez şayet iç hukukta düzenleme yapılırsa bu kurucu antlaşmaların ihlali sonucunu doğurur.54 Tüzükle düzenlenen bir konu tüm üye devletler bakımından yeknesak bir uygulamanın yürütülmesinin istenmesi bakımından önemlidir.


Direktifler ise tüm üye devletin yeknesak bir uygulama yapması amacını öngörmezken bir üye devlet ya da birkaç üye devlete yönelik düzenleme yapar.55 Muhatap alınan üye devletteler bu direktifle bağlıdır. Direktifin uygulanabilmesi için iç hukuklarına aktarılması mecburi iken hangi usulle bu aktarımı yapacakları noktasında serbesttirler.


İkincil tasarrufların sonuncusu olan kararlar da tüm üye devletlere yönelik çıkarılmaz bir üye devlet yahut birden fazla üye devleti bağlayıcı nitelikte çıkarılar. Direktiflerden farklı olarak kararlar bireyi de muhatap alarak çıkarılırlar.56 Bu halde çıkarılan kararların mahiyeti birel karar niteliğinde olur. Kararların uygulanabilmesi için üye devletler tarafından iç hukuka aktarımı gerekir.


İkincil tasarrufların uygulanmasıyla birey menfaatlerinin zedelenmesi neticesiyle açılacak davalar ulusal mahkemelerde görülür. Ancak ulusal mahkemede görülebilmesi ortaya çıkan uyuşmazlığın kaynağı olan hükmün doğrudan etkili nitelikte olması gerekir. Mahkemeye başvuruda etkili olan hükmün doğrudan etkili olup olmadığının uyuşmazlığın içeriğine dair inceleme yapmadan evvel çözümlenmesi gerekir. Bu incelemeyi de ABAD yapar.57 ABAD, doğrudan etkili hükmü belirlerken hükmün açık, kesin ve şartsız olması kriterlerini uygulamaktadır. Bu kriterleri sağlayan hükümler ABAD tarafından doğrudan etkili hüküm olduğuna dair karar verilerek uyuşmazlıkların ulusal mahkemelerde görülebilmesine imkan tanır. 58


2. Sınır Kontrolleri ve Vizeye Yönelik İkincil Tasarruflar


Avrupa Birliği’nin İşleyişine Dair Antlaşmanın 77 vd. maddelerinde göç konusu düzenlenmiştir. Bu madde hükümlerince göç kapsamında değerlendirilen ve hakkında politikalar belirlenen konu başlıkları sınır kontrolleri ve vize, iltica ve göç şeklinde belirlenmiştir. Söz konusu bu konuların her biri ayrı ayrı göç politikasını oluşturan düzenlemelerdir. Bu bakımdan sınır kontrolleri ve vize bağlamında da çeşitli politikalar geliştirilmiştir. Bu amaçların gerçekleştirilmesi için de alınacak tedbirler sayılmıştır.


AB’nin sınır kontrolleri ve vize bakımından geliştirmek istedikleri düzenlerden ilki ortak pazarın kurulması hedefinin en önemli unsurlarından olan iç sınırlarda kişilerin tabiiyetine bakılmaksızın serbest dolaşımın sağlanmasıdır.59 İç sınırlarda bu serbest dolaşımının gerçekleştirilmesi istemi dış sınırdan geçiş kontrollerinin daha güçlü hale getirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Bu bağlamda da AB’nin sınır kontrollerindeki güdümlediği bir diğer hedefi dış sınırların geçilmesinde kişilerin kontrol edilerek sınırlardan geçişinin sağlanmasıdır. Bu kontrol mekanizmasının etkin bir şekilde uygulanabilmesi maksadıyla da entegre bir yönetimin oluşturulması hedeflenmiştir.


AB’nin hem iç sınırda hem de dış sınırda uygulamak istediği sınır kontrol politikasının gerçekleşebilmesi için yapılması gereken düzenlemeler de kurucu antlaşmada belirtilmiştir : AB üyesi devletlerin ortak bir vize politikası oluşturması, ayrıca AB’ye 3. ülke vatandaşlarının kısa süreli giriş şartlarının belirlemesi ve bu kısa süreli girişlere dair her AB üyesi devlet bakımından ayrı ayrı bir izin prosedürü değil ortak bir izin politikasının yapılması gerekir, iç sınırda kişilerin serbestçe dolaşımının sağlanması için her hangi bir kontrol mekanizmasının uygulanmaması ile dış sınır kontrol politikası için de bu kişilerin girişinde uygulanacak kontrollerin düzenlemelerle belirlenmesi gerekir.60 Anılan tedbirlerin yerine getirilmesiyle sınır kontrol politikası gerçekleşecektir.


2.1 Schengen Sınır Kodu 562/2006 Sayılı Tüzük


Avrupa Birliği’nin temel oluşum gayesinin oluşturan ortak bir pazarın oluşturulması için iç sınırların kalktığı kişilerin serbest dolaşımı sağlanmalıdır. Bu kapsamda da AB’de aşamalı olarak bir Schengen Alanı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu alana giren kişilerin tabiiyetine bakılmaksızın herhangi bir kontrol mekanizmasıyla karşılaşmadan seyahat edebilmesi sağlanmaktadır.61Schengen Alanına her AB üyesi devlet dahil değildir. AB üyesi devlet olup Schengen alanının dışında kalan devletler de vardır.62 Buna karşın AB üyesi devlet olmayıp Schengen Alanına dahil edilen ülkeler de mevcuttur. Bunlar Norveç, İsviçre, İzlanda ve Liechtensteindir.63


Bu alana giriş Schengen Vizesi sayesinde olmaktadır. Bu vize ile birlikte alana giren kişiler bir üye devletten diğerine serbestçe seyahat edebilecektir. İç sınırlarda sağlanan bu serbestliğin sağlanabilmesi dış sınır güvenliğin güçlü bir şekilde sağlanması ihtiyacını doğurmuştur. Schengen alanının oluşumu, iç ve dış sınır kontrollerinin düzenlenmesi de Schengen Sınır Kodu 562/2006 sayılı tüzük ile yapılmıştır.64


Tüzükle iç sınır kontrollerinde kişilerin tabiiyetlerine bakılmaksızın herkesin serbestçe dolaşım imkanına sahip olduğu düzenlenmiştir. Başka bir anlatımla kişiler sınır kontrolü işlemlerine tabi olmaksızın Schengen Alanı içinde bir devletten başka bir devlete geçebilir. Ancak bazı istisnai hallerde ve belirli sürelerde üye devletler belirledikleri usuller çerçevesinde iç sınır kontrolü yapacağı da hüküm altına alınmıştır.


Dış sınır kontrolleri bakımından da belirli şartların taşınması halinde 3. ülke vatandaşı AB dış sınırlarından geçebilecektir.65,66 Şartları taşıyan 3. ülke vatandaşı 6 aylık süre diliminde en çok 3 ay için AB’de kalabilir. Tüzükte sayılan şartları taşıyan kişi AB hukukuna uygun girmiş olacaktır. Yasal girişin koşullarından ilki kişinin geçerli bir seyahat belgesi yahut sınırı geçmesini sağlayabilecek nitelikte bir belgeye sahip olması gerekir. Vize aranan ülke vatandaşıysa vize şartını sağlamış olmalıdır.67 Ayrıca AB üyesi ülkelere gidiş ve kalış amacını belirterek bu ülkelerde geçinebilecek düzeyde maddi imkana sahip olduğunun gösterilmesi gerekir. AB dış sınırından girmek isteyen 3. ülke vatandaşının ülkeye giriş şartlarını taşıyor olmasının yanı sıra gözetilen bir diğer unsur ise bu kişinin girişinin kamu düzenine, sağlığına, iç güvenliğe yahut üye devletlerden birinin uluslararası ilişkilerine yönelik bir tehdit oluşturmaması gerekir. Ve nihayet kişinin yasal bir giriş yapmış sayılabilmesi için Schengen alanına girişine dair Schengen Bilgi Sisteminde bir uyarının bulunmaması gerekir. Anılan şartları taşıyan 3.ülke vatandaşları AB dış sınırından yasaya uygun bir şekilde girmiş ve 6 aylık zaman diliminde en fazla 3 ay yasalara uygun şekilde üye ülkelerde kalabilecektir.


2.2 Schengen Bilgi Sistemi II 1987/2006 Sayılı Tüzük


Schengen Alanında dış sınır kontrollerinin etkili bir şekilde sağlanabilmesi amacıyla oluşturulan bir bilgi ağıdır.68 Bu sistem ile AB dış sınırına gelen 3.ülke vatandaşlarının kabul edilmemeleri halinde reddedilmelerine ilişkin uyarılar, üye devletlerin hak ve sorumluluklarını içeren ortak bir bilgi ağı sistemidir.69 Bu sistemle AB göç konusunda yüksek güvenliğin sağlanmasını hedeflemektedir.


2.3 Yerel Sınır Trafiğine Dair 1931/2006 Sayılı Tüzük


AB’nin kendisine oluşturduğu ve sınırların belirlediği alanın dışında kalan ülkelerin düzenli yahut sık bir şekilde AB üyesi devlet ülkelerine geçmesi gerekebilir. Böyle bir durumda da her girişlerinde detaylıca düzenlenen giriş prosedürünün uygulanması yerine bu kimseler bakımından girişlerine dair farklı esaslar benimsenmiştir. 70 Bu kişiler ekonomik, sosyal yahut hukuki bir sebeple AB sınırından girmek isteyebilirler. Girişlerine uygulanacak koşullar yerel rejimlere uygun olması da gözetilerek belirlenmiştir.71


2.4 Pasaportlara İlişkin 2252/2004 Sayılı Tüzük


Bu tüzük ile pasaportların veya seyahat belgelerinin şekline dair incelemeler yapılarak güvenlik özelliklerini taşıyıp taşımadığı belirlenir. Biometrik özelliklerinin uygun olup olmadığına bu tüzük uyarınca bakılır.72


2.5 Frontex 2007/2004 Sayılı Tüzük


Dış sınır kontrollerinin AB’nin almış olduğu önlemler ekseninde yapılmasını kolaylaştıran bir Avrupa Ajansıdır. Bu sistemle birlikte AB’nin sorumluluğunda olan dış sınır kontrolünün daha kolay ve daha etkin bir şekilde yapılması teknik bir destekle sağlanır. Başka bir anlatımla Frontex dış sınır kontrollerinin etkin ve etkili bir şekilde yapılabilmesi amacıyla işbirliği sunan teknik bir destektir.73


SONUÇ


Avrupa Birliği göç politikası yeknesak bir düzenleme ile ele alınmamıştır. Günümüze gelene kadar uyguladığı politikalar çeşitli değişikliklere uğramıştır. Kurucu antlaşmalardaki göçe ilişkin yaklaşımlar değişerek düzenleme altına alınmıştır. Aksi halde ulus menfaatine çalışan bir uluslararası örgütün güncel ihtiyaçlara cevap vermemesi durumu haiz olacaktır ki bu etkili bir şekilde faaliyet yürütmesine engel nitelikte olacaktır. Dünya üzerinde mevcut ve artarak devam eden insan hareketliliğine Avrupa Birliği’nin de en iyi şekilde cevap verici düzenlemeleri oluşturması gerekir. Bu bağlamda nihai hali Lizbon Antlaşmasıyla belirlenen bir göç politikası oluşturulmuştur.


Maastricht Antlaşmasıyla oluşturulan sütunlu yapının en sonunda bulunan ve devletler arası nitelikte kalan üye devlet menfaatini önceleyen düzenlemelerle göç politikası sınırlı kalmıştır. Ancak Lizbon Antlaşmasıyla bozulan bu üçlü sistemle göç politikası da uluslararası niteliğe sahip olmuştur. Göçe dair yapılacak düzenlemelerde de yasama usulü de değiştirilmiştir. Artık Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi eşit yetkilere sahip karar verici merkezler haline getirilmiştir. Avrupa Birliğince ne tür düzenleme yapılacağı belirsiz olan üye devletlerin ortak çalışmasına bırakılan göç politikası hakkında artık AB tarafından bağlayıcı niteliğe sahip ikincil tasarruflar yapabilmektedir. ABAD göç konusunda da etkin hale getirilmiştir. Dolayısıyla kurucu antlaşmalarla yetki alanları daha da genişletilen AB’nin göçe dair de yetkisi arttırılmıştır ve etkin düzenlemeler yapmasına yönelik politikalar geliştirilmiştir.


Avrupa Birliği’nin sınır kontrollerine dair uyguladığı politikalar da çok sıkı tutulmuş ve önemli tedbirler alınmıştır. Zira oluşturulan iç pazarda serbest dolaşım alanının güvenliğinin sağlanmasının en önemli yolu dış sınırlarda uygulanacak güçlü politikaya bağlıdır. Dış sınırların korunması içinde 3. ülke vatandaşlarının sınırları geçmesi sıkı koşullara bağlanmıştır. Üye devletlerce de gözetilecek entegre bilgi ağı sistemleri oluşturulmuştur. Bunun yanı sıra sınır kontrolünün daha kolay ve işlevsel hale gelebilmesi için teknik destek programları oluşturulmuştur.


Nihai olarak AB göç politikası hem içte üye devletlerce hem de birliğin kendisince sıkı tedbir ve önlemlerle yürütülmektedir. AB sınırları içerisinde oluşacak insan hareketliliğine dair gerek kurucu antlaşmalarla gerek ikincil tasarruflarla düzenlemeler getirmektedir. Tüm bunların yanı sıra 3. ülkelerle de göç konusunda milletlerarası 17 antlaşmalar yapmaktadır. Avrupa Birliği göç politikasında etkin rol alıcı şekilde çalışmaktadır. Sınırlarını korumak için sınırlarında oluşan düzensiz göçün önüne geçerek engellemek için çeşitli faaliyetler yürütmektedir. Ancak uyguladığı bu politikalar esnasında göçmenlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde düzenlenen temel hak ve özgürlüklerini ne ölçüde ihlal etmediğinin de irdelenmesi gerekmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

(1) ÖZÇELİK, Gülüm Bayraktaroğlu. «Yasal Göç ve Üçüncü Ülke Vatandaşlarının Entegrasyonu.» Lizbon Antlaşması Sonrası Avrupa Birliği: Serbest Dolaşım ve Politikalar içinde, yazan Belgin Sariye AKÇAY ve Gülüm Bayraktaroğlu ÖZÇELİK, s.413. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2012.

(2) ÇELİK, Hayati. «Avrupa Birliğ'nin Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Faslı: Türkiye Üzerine Etkileri.» Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi ( KÜSBD), 2019. s.494

(3) İlgili madde için Bkz. Anayasa. 18.10.1982. https://www.mevzuat.gov.tr /mevzuatmetin/1.5.2709.pdf (erişildi: 12 25, 2022).

(4) İbid.

(5) Avrupa Birliği’nin ilk ortaya çıkışında adlandırılması ‘ Avrupa Toplulukları’ şeklindendir. Bkz. ÖZÇELİK, Gülüm Bayraktaroğlu , Yasal Göç ve Üçüncü Ülke Vatandaşlarının Entegrasyonu, s.413. dn.2.

(6) ÖZÇELİK, Yasal Göç, s.434

(7) GENÇLER, Ayhan. «Avrupa Birliğ'nin Göç Politikası.» Sosyal Siyaset Konferanlar Dergisi, 2010, s.174

(8) DOĞAN, Vahit. Türk Yabancılar Hukuku. Ankara: Savaş Yayınevi, 2021. s.46 vd.

(9) İbid.

(10) AYDEMİR, Salih, ve Mehmet Cem ŞAHİN. «Zorunlu-Kitlesel Göç Olgusuna Sosyolojik Bir Yaklaşım: Türkiye'deki Sığınmacılar Örneği.» 2018.s.126.

(11) ARSAVA, Ayşe Füsun. «AB Hukukunda Mülteci ve Göç Sorunu.» TBB Dergisi, 2021,s. 471 vd. (12) ARSAVA, Göç sorunu, s.472

(13) AB üye devlet vatandaşı olmayan herkesin 3. ülke vatandaşı olarak nitelendirilmesi söz konusudur. Ancak bu çalışma bağlamında izah edilmek istenen mesele AB göç politikası olduğundan 3. ülke vatandaşı kapsamında değerlendirilen mülteciler, iltica talebinde bulunanlar için ayrıca izahatlar yapılmayacak olup3. ülke vatandaşı ile bu özel düzenlemelere sahip kişilerin anlaşılmaması gerekmektedir.

(14) Avrupa Birliği’nin birlik olmadan önce topluluk olarak kurulmuştur. Topluluk olarak kurulma sürecine kadar olan tarihsel süreç için Bkz. MOR, Hasan. «Avrupa Birliği Bütünleşme Süreci ve Sorunları.» Gazi Üniveristesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2010, s. 501-510

(15) ÖZÇELİK, Yasal Göç,s.416

(16) KÜÇÜKKURU, Emre. «Avrıpa Birliği Göç Politikaları Açısından Avrupa Birliği- Türkiye İlişkilerinde Karşılıklı Beklentiler.» Yayınlanmamış Tez, 2022,s.18.

(17) Uluslarüstü nitelikte anlamlandırılan topluluğun bir araya gelmesini sağlayan AKÇT Antlaşmasına dair detaylı bilgiler için Bkz. MOR, Avrupa Birliği, s.506 vd.

(18) Ayrıntılı bilgi için Bkz. İbid.

(19) ÇELİK, Avrupa Birliği, s.486.

(20) Antlaşma metni için Bkz. European Parliament. https://eur-lex.europa.eu/legal content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:11992M/TXT&from=EN (erişildi: 12.25. 2022).

(21) CANPOLAT, Hasan, ve Hakkı Onur ARINER. «Küresel Göç ve Avrupa Birliği ile Türkiye’nin Göç Politikalarının Gelişimi.» ORSAM, 2012, s.13.

(22) MOR, Avrupa Birliği, s.519

(23) KÜÇÜKKURU, Emre, Avrupa Birliği Göç Politikaları, s.18

(24) GENÇLER, Avrupa Birliği Göç Politikaları, s.185.

(26 ÇELİK,Avrupa Birliği, s.500

(27) DURUEL, Mehmet. «Avrupa Birliği Göç Politikası ve Kitlesek Göç Akınları Karşısındaki Durumu.» International Journal of Politicial Studies, 2017: s.7.

(28) ÖZÇELİK, Yasal Göç, s. 421 vd.

(29) İbid.

(30) MOR, Avrupa Birliği Göç Politikaları,s.520 vd.

(31) YAZICI, Serap. «Avrupa Birliği Süreci: Ulus Devletten Ulusüstü Devlete Geçişte Hukuk Devletinin Değişen İçeriği.» AÜHFD, 2005, s.99

(32) ÖZÇELİK, Yasal Göç, s. 431.

(33) ÖZÇELİK,Yasal Göç, s. 431.

(34) Danışma usulüne dair ABAD’ın ‘İzoglikoz davası’ neticesinde verdiği karar Avrupa Parlamentosuna sadece başvurmak yeterli değil, verilecek kararın beklenmesi gerekir şeklinde karar vererek kurumsal dengelerin sağlanması gerekliliğine hükmetmiştir. Bkz. SARIASLAN, Osman. «Avrupa Birliği'nde Demokrasi Açığı ve Avrupa Parlamentosu.» Yayınlanmmış Tez, 2007: 49.

(35) Amsterdam Antlaşması Avrupa Birliği’ni yeni bir yetki ile donatarak bir anlaşma kapsamında belgeye erişim hakkını ilk kez tanıyor. Bkz. KAYA, Cemil. İdare Hukukunda Bilgi edinme Hakkı. Ankara: Seçkin Yayınevi, 2005, s. 155.

(36) ÖZÇELİK, Yasal Göç, s. 419.

(37) MOR, Avrupa Birliği Göç Politikaları, s.522

(38) GENÇLER, Avrupa Birliği’nin göç politikaları, s. 191.

(39) SARIASLAN, Avrupa Birliği, s. 18 vd.

(40) Ön karar usulü; Ulusal mahkemeler önlerine gelen uyuşmazlıkları çözümlemeye çalışırken kendi hukukunu mu uygulayacak yahut AB hukukunu mu uygulaması mı gerekli gibi ihtilafa düşebilir böyle bir durumda ABAD’a başvurularak uyuşmazlığın çözümünde ABAD’dan yorum ve tamamlama yapmasını istenir. ABAD’a uyuşmazlık çözülmeden evvel yorumu için başvurulması ön karar usulü olarak nitelendirilir. Ön karar usulü yoluyla başvuru için her üye devlet mahkemesi tüm uyuşmazlıklar bakımından başvuruda bulunabilir ancak kanun yolu kapalı uyuşmazlıklar bakımından başvuru zorunludur. Bkz. ÖZÇELİK, Yasal göç, s.421.

(41) ÖZÇELİK, Yasal göç, s.421.

(42) DURUEL, Avrupa Birliği göç, s.4.

(43) SAVAŞAN, Zerrin. AB’de Sığınma Hakkı: Ortak Sığınma Sistemi Oluşturma Amacı ve Devam Eden Kısıtlamalar,İnsan Hakları Yıllığı, 2009.s.22.

(44) İbid.

(45) Öğretide 2004 AB Anayasasının reform edilmiş hali olarak nitelendirmeler mevcuttur. Ancak bu bir anayasa değil sözleşmedir. Bu reform metni içerisinde marş, bayrak gibi AB Anayasasının varlığını kanıksayacak düzenlemelere yer verilmemiştir. Bkz. MOR, AB göç politikası,s.530.

(46) MOR, AB göç politikaları, s.531.

(47) ÖZÇELİK, Yasal göç, s.431 vd.

(48) SARIASLAN, AB,s.20.

(49) İbid.

(50) REÇBER, Sercan. «Ortaklık Mevzuatı Açısından Türkiye Cumhuriyet Uyrukluğundaki Gerçek ve Tüzel Kişilerin Avrupa Birliği Hukuku Düzeninde Açabilecekleri Davalar.» İÜHFM Armağan 2. cilt, 2013.s.1398 dn.29.

(51) Çünkü münhasır yetki dahilinde olan konular tahdidi sayılmıştır. Göç sayılanlar dışında kalan konulardandır.

(52) ÖZÇELİK, Yasal göç, s.431.

(53) AB antlaşması madde 47’de AB’nin tüzel kişiliğe sahip olduğunu hükme bağlamıştır. Bkz. http://www.ikv.org.tr , Erişim Tarihi: 25.12.2022.

(54) ARSAVA, Füsun A. «AB'nin Çalışma Usulleri Hakkındaki Sözleşmesinin 263. madde 4. fıkrasında Öngörülen Tüzük Karakterli Tasarrufların Bireysel Hakların Korunmasına Katkısı.» Gazi Üniveristesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2014, s.23 vd.

(55) AKTUĞ, Semih Serkant, ve Uğur ÇELİK. «Avrupa Birliği Hukuku ve Avrupa Birliği İş Hukukunun Kaynakları ve Temel Özellikleri.» İnönü Üniveristesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2013,s.165.

(56) AKTUĞ, Semih Serkant, ve Uğur ÇELİK. AB hukuku,s.165-166.

(57) REÇBER, Ortaklık Mevzuatı,s.1393 vd.

(58) İbid.

(59) GENÇLER, AB göç, s.189

(60) ARSAVA, AB hukukunda mülteci göç sorunu, s.470.

(61) ARSAVA, AB hukukunda mülteci göç sorunu, s.464.

(62) AB üyesi olup Schengen alanı kapsamına dahil olmayan ülkeler İzlanda, İsviçre, Norveç’tir. Bkz. ÇELİK, AB, s.496.

(63) ÇELİK, AB,s.496

(64) FRİBERGH, Erik, ve Morten KJAERUM. asylum, borders and immigration handbook of relevant Euorpen Law. Council of Europe, 2014. s.27.

(65) ARSAVA, mülteci sorunu, s. 465.

(66) Bu şartların varlığının araştırılması ‘Non-Refoulement’ ilkesi çerçevesinde yapılmalıdır.

(67) Vizeye tabi tutulan ülke vatandaşları 539/2001 sayılı tüzükle belirlenmiştir. Türkiye tüzük kapsamından vizeye tabi ülkelerdendir.

(68) DURUEL, AB göç, s.3.

(69) Benzer nitelik bilgi ağı sistemi vizeler bakımından da geliştirilmiştir. Üye devletler arasında işbirliği oluşturulmasını sağlayıcı niteliktedir. Bu sistem ile ilgililerin vize bilgileri, kabul veya ret durumlarına dair bilgi paylaşımı yapılıyor. Söz konusu bu sistem Vize Bilgi Sistemi (VIS) olarak isimlendirilmektedir. Bkz. ARSAVA, mülteci sorunu,s.465.

(70) DURĞUT, Murat. «Avrupa Birliği Vize Politikasının Türkiye'nin AB Üyelliğine Etkisi.» Yayınlanmamış tez, 2019. s.29.

(71) İbid.

(73) ARSAVA, mülteci sorunu,s.465-466.




39 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page